Sevgisiz günlük,
Bu sabah çok geç uyandım. Kahvaltıyı bir kahve ile geçiştirmeye karar verdim. Sonrasında bir süre yemek pişirdim.
Öğleye doğruydu, hava rüzgarlı ama çok sıcaktı; mutlu olmayı hiçbir zaman istememiş olduğumu fark ettim. Bugüne kadar bariz mutluluklardan hep kendi özgür irademle uzaklaşmayı seçmiş olduğumu anladım.
Öğle yemeği olarak omlet yedim. Sabah sabah soğuk süte kahve koyup içmenin bağırsaklarıma kötü geldiğini hissettim. Karnımı sıcak tutmaya çalıştım.
Akşamüstüne doğru patlıcan közlemeye başladım. Tahmin ettiğimden uzun sürdü. Ama bu sırada bulaşıkları yıkamaya zamanım oldu.
Bulaşıkları yıkarken fark ettim ki, özgüvenimin yerine geldiğini en çok hissettiğim anda bile kendimi hayal kırıklığına uğratmayı başarabiliyorum. Belki de beklentilerimi aşağı-yukarı çekmek yerine sağa-sola oynatmalı, ters falan çevirmeliyim.
Mutfak pırıl pırıl olduğunda kendimden iğrenecek kadar düşünme fırsatım olmuştu. Bu yüzden hemen denize girdim. Denizden çıktığımda içim karmakarışıktı. Ne istediğimi, niye istediğimi bilemiyordum. Ama bir şey fark etmiştim. Eskiden beri kendimi övmekte kullandığım kimsebenianlamıyorvezatendeanlayamaz'cı safsatam artık bana bile inandırıcı gelmiyordu. Herkes pek de güzel beni anlayabiliyordu, ben hariç.
Sonra duş aldım. Duştan sonra akşam yemeği yedim. Yemekten sonra bir arkadaşımla buluşup onun için çok önemli olan bir hiçlikle ilgili uzun uzadıya konuştuk. Canımın sıkılmasına zaman tanımadan eve döndüm. Munch'un Ashes isimli resmine on dakikalık bir saygı duruşunda bulundum. Bir şeyler yazmak istedim, yazamadım. Bir şeyler okumak istedim.
"I won't do it again." cümlesindeki kararlılığın, cümlenin 101 kez tekrarlanmasıyla ne kadar net bir kararsızlığa dönüştüğünü düşündüm. Tuvalete gidip masturbasyon yaptım. Çünkü böylece kendimi olduğumdan da yalnız hissedebiliyordum.
Zorlama bir melankoliyle yatağa gittim ve van Gogh'un hayatını okumaya devam ettim. Uyuduğumda saat gece yarısını geçiyordu. Rüyamda bu yazıyı kimsenin okumadığını gördüm.
Undear diary,
This morning, I woke up too late. I decided to pass off the breakfast by a coffee. Afterwards, I cooked for some time.
It was around noon, it was windy but way too hot; I realised that I have never wanted happiness. I understood that until now, I free willingly moved away from obvious joys.
For lunch, I had an omelette. I felt that putting coffee in cold milk and drinking it at the crack of dawn was bad for my intestine. I tried to keep my stomach warm.
Around afternoon, I started to grill some aubergines. It took longer than I guessed. But meanwhile, I had time to wash the dishes.
While washing the dishes, I realised that even at moments when I feel mostly self-confident, I was still able to disappoint myself. Perhaps, I should not pull my expectations down-up, but rather push them to the right and to the left, or turn them upside down or something.
When the kitchen was brightly shining, I had had time to think enough to get disgusted from myself. Hence, I immediately went swimming. When I was out of the sea, I was all mixed up inside. I couldn't know what I want, or why I want. But I realised one thing. The nonsense called nooneunderstandsmeandtheycantanyway that I used to praise my self ever since, was not convincing for me any more. Everybody understood me very well, except me.
Then, I took a shower. After the shower, I had dinner. After dinner, I met one of my friends and we talked on a nonexistent subject that was of highly importance for him. I went back home before I got too bored. For ten minutes, I showed my respect to Munch's Ashes. I wanted to write something, I couldn't. I wanted to read something.
I thought about how the determination in the sentence "I won't do it again." turns into a clear indetermination when the sentence is repeated 101 times. I went to toilet and masturbated. Because that way, I could feel more lonely than I actually was.
I went to bed with a forced melancholy and continued reading the life of van Gogh. When I fell asleep it was passing the midnight. In my dreams, I saw that no one read this writing.
No comments:
Post a Comment