Marul'un durusuna dair bir yazi

“Marul, çevre, doğayı koruma... Hepsi aynı kapıya çıkar işte. “

Marul’un aynı kapıya çıkmadığına dair bir yazı

Önce bir örnek: Marullar için su sorunu, barajlarda suyun azalması sorununun oldukça ötesindedir[1]. Marullar için su sorunu; suyun ticarileştirilmesi, kuraklık, iklim ve enerji politikaları, insan hakları sorunudur.

Sonra başka bir örnek: Marullar farkındadır ki, bugün hızlanarak devam eden küresel iklim değişiminin sorumlusu fosil yakıt kullanımı kaynaklı karbon salımlarıdır. Marullar farkındadır ki, iklimi ve dolayısıyla tüm canlı yaşamını[2] kurtarmayı tartışırken, dünyanın en büyük on şirketinin 7’sinin petrol şirketi, diğer 3’ünün ise araba şirketi olduğu hesaba katılmalıdır. Marullar için iklim sorunu, odadan dışarı çıkarken ışığı söndürüp söndürmeme meselesinin çok, ama bayağı çok ötesindedir.[3] Bizim için iklim tartışması; bu paragrafın üçüncü cümlesi ışığında; devlet tarafından sübvanse edilen kömür santralleridir, Danimarka’nın soğuk, fırtınalı, kasvetli kış günlerinde dahi çalışan güneş panellerinin Türkiye’de verimsiz çalışacağına dair uyduruk kamuoyu kampanyalarıdır, serbest piyasa koşullarında bile binlerce yatırımcıyı sıraya dizen rüzgar enerjisinin kullanımı için yönetmeliklerin bekletilmesidir, Kyoto Protokolü gibi yarım yamalak bir metni bile imzalamayarak G.W.Bush’la aynı kefeye[4] düşülmesidir.

Ekolojist hareket, ve dolayısıyla Marul, çevreci harekete, ne kadar ittirip kaktırsak da, sığmaz.[5] Marul, sorunu sebebinden doğru çözmeye odaklanır, sonucundan değil. İyi niyetli, sevimli insanlar, kış gelmeye yüz tutmuşken burnu akmaya başlamış arkadaşlarına, burun damlası önermezler, doğru dürüst C vitaminli bir şeyler yemelerini, kalın giyinmelerini falan önerirler. Marul’un marifeti, küresel ısınmayla ilgili de aynı samimiyeti korumasıdır.[6]

“Çevre mi, ekoloji mi?” tartışmasının zemini üç aşağı beş yukarı budur. Bu tartışma, ilgili konularda çalışan kişi ve kurumların iç tartışmasıdır. An itibariyle bizim için önemli olansa, bu tartışmanın çözümlenmesi falan değil. Bizim derdimiz, dünyanın yanıyor oluşu ve acilen harekete geçmemiz gerekliliği. Ne ağaç dikilmesiyle, ne yerlere çöp atılmaması için uğraşılmasıyla, ne de diş fırçalarken muslukların kapatılmasını hayatın anlamı olarak görmekle bir derdimiz var.[7] Çok daha basit bir şey diyoruz: Biz, öyle bir takım değiliz. Bizim hedeflerimiz, vizyonumuz, beklentilerimiz, dünya görüşümüz başka. Kampüs içinde Marul’a yer açmamak, “Aman canım, sonuçta hepsi toplumla falan uğraşıyor işte.” deyip Türkiye’deki bütün sivil toplum kuruluşlarını tek bir kurum altında birleştirmeye çalışmakla (en azından düşünsel düzlemde) aynı şeydir.[8]

MARULLAR



[1] “ötesindedir” diyoruz, “dışında” değildir.

[2] Bunu söylerken bazı böcek türlerini ve tek hücrelileri parantez içine alıyoruz.

[3] Bkz. Dipnot 1

[4] “aynı kefeye” diyoruz ama, aslında bu kefede yalnızca ABD ve Türkiye olduğu için, “aynı çukura” da denebilirdi.

[5] Marullar bu ittirip kaktırma işini, son derece iyi niyetle, aylar boyunca denediler. Bize güvenin, sırf teorik gevezelik etmiyoruz; deneyle de sabit, hakikaten sığmıyoruz. (Detaylar için herhangi bir maruldan, geçen sene BÜÇEK’in Marul’daki ortaklığının kapsamını dinleyebilirsiniz.)

[6] Burada bir parantez açıp, olası bir mantık hatasına dair uyarıda bulunmalıyız. Bu cümlenin aksi, hiçbir şekilde önceki cümlenin aksini gerektirmez: İnsanlar sevimliliklerini sadece sevdikleri insanlara yöneltebilirler. Bununla ideolojik bir sorunumuz yok. Kimseye ahlak dersi vermiyoruz. Parantezi kapatıyoruz.

[7] Dahası, hepimiz, kendi yaşamlarımız içinde zaten bu konularda hassasiyet gösteriyoruz. Eşek olmadığımızı belirtmek için dahi dipnot yazışımızın iyi niyetimizin göstergesi olmasını umuyoruz.

[8] Bunu kesinlikle savunmadığımızı belirtmeye gerek var mı?

No comments: