Derdimiz “Siyasal İslam” değil, bizzat İslam'dır.

Devrimi Söylemek: Devrimci Söylem İnşasına Katkılar - 1
100519

Derdimiz “Siyasal İslam” değil, bizzat İslam'dır.



0) Giriş

Uzun süredir sol çevrelerde “siyasal islam”a karşı bir söylem ve mücadele hattı oluşturulmaya çalışılıyor. Öte yandan, bu çok önemli mücadele alanında kullanılan dilin çarpıklığı can yakıcı bir hâl alıyor.

“Siyasal islam” diye tabir edilen, dini inançların sosyal ve ekonomik hayata nüfuz etmesi olgusu, ifadesi itibariyle aslında mücadele hattını daraltmakla kalmıyor, özgürleşmenin önüne de bir set inşa ediyor.


1)Siyasal islam yoktur, islam siyasidir.

Tüm dinler, siyasi sebeplerle ortaya çıkar, daha sonra da varlıklarını siyasi sebeplerle korurlar. Bu sebepler ortadan kalkınca bu dinler ortadan kaldırılır; ezen sınıf tarafından, toplumun o aşamada kaldırabileceği başka dinler yaratılır.

Dinin siyasallaşmasından bahsetmek, dairenin yuvarlak olmasından bahsetmeye denktir. Tüm dinler tanım gereği siyasaldır. İslam, yüzyıllar önce kurulan bir imparatorluğun ideolojisidir. Bu ideoloji, o imparatorluk ve onun imparatorlarından bağımsız düşünülemez. Bugün “islam inancı” denilen, bu imparatorluğun ideolojisine sahip çıkmaktan başka bir şey değildir. Tam da bu sebeple, sanıldığı gibi metafizik değil, son derece materyalist bir düşüncedir.


2)Sorun, dinlerin bizzat kendileridir.

İnsanların, davranış ve düşünceleri üzerine konan/koydukları tabularla kendilerini kısıtlamaları özgürleşmenin önündeki engellerden biridir. Diş perisine inanmak, homofobik olmak, olmayan bir şeyin olduğuna inanıp ona tapmak, bazı milletlerin üstünlüğüne inanmak, transfobik olmak, köleliğe inanmak, erkeğin kadından üstün olduğuna inanmak vb. “kişisel inançlar”; saygı gösterilmesi gereken tavırlar değil, derin bir yabancılaşmanın sonuçlarıdır. Meselemiz tam da bu yabancılaşmanın ortadan kaldırılmasıdır.

Bir yabancılaşmanın siyasallaşması ve toplumsal alandaki etkisinin artması, çok tehlikelidir. Ama hedefimiz bu etkiyi azaltmak falan değil, yabancılaşmayı ortadan kaldırmaktır. (Murphy kanunları gereği, azıcık hamile kalmak diye bir şey yoktur.)


3)Berrak bir dille açıklamak

Sonuç olarak; muhalifler, ister militan materyalist olsunlar, ister dinle hiçbir sorunları olmasın; siyasal islam söylemini terk etmelidir. Bu söylem, dini inançlarla politikanın farklı şeyler olduğunu iddia eden burjuva ideolojisinin parçasıdır.

Metafiziğe kayıtsız olanları dinin politik bir kurum oluşu gerçeğiyle hesaplaşmaya; militan ateistleri gururla seslerini yükseltmeye davetimizdir.

Ege M. Diren - "Özgürlük"ün özgürlüğü için mücadeleye katkı

Ege M. Diren - "Özgürlük"ün özgürlüğü için mücadeleye katkı
İki örnek üzerinden kısa bir deneme

100427


Hepimiz 'dişperisi-tanımaz'ız. Birçoğumuz, 'zeus-tanımaz'ız. Çünkü dişperisi ve Zeus'un "var olmadıklarını" anlayabiliyoruz. Tanrıtanımazlar sadece bir adım fazla atıyorlar bu hususta.*

"Özgür" iradesiyle, olmayan bir şeyin olduğuna (ve duruma göre, her şeyi yarattığına, ahlakı yarattığına, bizi cezalandıracağına, bizi ödüllendireceğine, her şeyi bildiğine, her şeye muktedir olduğuna vb) "inanma özgürlüğü" konusundaki sığ tartışmanın sonucu olan "başörtüsüne özgürlük" söyleminin boşluğundan boğulanlara bir nefes geliyor İstanbul dışından. Avrupa'dan devşirilmiş solculuktan başka şeyler de oluyor bu ülkede.

"Munzur özgür akacak" ya da "Dereler gümbür gümbür / Karadeniz özgürdür" sloganlarındaki ortak unsura dikkat edelim. Sonra, bu sloganlarla "Başörtüsüne özgürlük" sloganı arasındaki ayrışmayı fark edelim. Bu sloganların hepsi -çok ilginç bir şekilde- aynı ülkede somutlaşıyor.

"Özgür" akan derelerden bahseden bir topluluktan daha zarif, daha derinlikli bir kitlesel hareket hayal edemiyorum. (Öte yandan; Zeus'a inanma, dişperisine inanma gibi bir "özgürlük"ten bahsetmekten daha boyutsuz bir politika, daha amorf bir felsefe de hayal edemiyorum.)

Bu ekolojist hareketin içinde; en incelikli marksist tartışmaların, en rafine özgürlük felsefesinin sezgileri görülüyor. Bu kitlenin sezgileri, çok daha derinlikli bir politik hareketi, çok daha güçlü bir felsefi poziyonu ima ediyor. Bundan daha büyük umut kaynağı olamayacağını iddia ediyorum.

Tüm sol teorisyenleri, tüm devrimci muhalifleri, tüm aydın demokratları; yukarıda değinilen iki hareket arasındaki tezatı görmeye, kendi duruşlarını sorgulamaya (ve mümkünse, bir süreliğine İngilizce'den ve Fransızca'dan çeviri makale okumamaya) davet ediyorum.

Özgürlük gibi derin bir kavramı; metafizik inançlara özgürlük, homofobiye özgürlük, transfobiye özgürlük, köleliğe özgürlük gibi yabancılaşmayı yeniden ve yeniden üreten kavramlara ulamak; insanlığın bunca felsefi birikimine saygısızlıktır. Hele ki aynı toplum içerisinde, derelerin, denizlerin özgürlüğünü savunacak kadar bütüncül, evrensel, ekolojist bir söylem varken.

Özgürlük mücadelesi pazarda domates seçmeye benzemez, n boyutlu**2 bir tartışmanın sonucudur.
Özgürlük mücadelesi pazarda domates seçmeye benzer, çürükleri alırsanız zehirlenme riskiniz vardır.



* Fikir, Richard Dawkins'ten alıntıdır.
** n herhangi bir doğal sayı olmak üzere