Tabiat Kanunu tasarisi: Tabiat kanunlariyla ulke yonetmek


101101
Tabiat Kanunu tasarısı: Tabiat kanunlarıyla ülke yönetmek

AKP'nin sunduğu ismiyle “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu” tasarısı, benim bu yazı boyunca anacağım ismiyle “Tabiat Kanunu” tasarısı; muhaliflere, politika tarzı konusundaki tüm görüşlerini baştan düşünmeleri için çok uyarıcı bir anlam ihtiva ediyor.
Birkaç yıl geriden itibaren, Türkiye gündemini meşgul eden bazı olayları hatırlayalım. Sonra neden bu tasarıya "Tabiat Kanunu" dediğim daha iyi anlaşılacaktır.

  1. Anayasa değişikliği referandumu rezaleti; ya da "Halka sorduk 3 popüler cevap arıyoruz"
Referandum sonucuyla ilgili sol cenahtaki mahcubiyeti anlamakta zorlanıyorum. Referandum, bizim zaferimizdir: Evet %41.9 ; Hayır %30.3 ; Boykot/Katılmayan %26.3. Dikkat edelim, toplumun sadece %42'sinin, mutlak azınlığın onayıyla anayasa değiştirildi. Bu, Türkiye'de bile daha önceden gerçekleşmemiş bir rezalet. Dahası var: Bu oran, anayasa değişikliğine TBMM'deki desteğin bile altında.
Sözde, parlamentoda çözemediler, yeterli çoğunluğu sağlayamadılar, "halka" sordular. E halk meclisin bile altında bir destek sundu. Azınlığın desteğiyle anayasa değiştirildi, kimse bunu ilginç dahi bulmadı.
  1. Ergenekon, KCK, Devrimci Karargah; ya da "Size uygun şu modellerimiz var"
Bambaşka politik iddialara sahip insanlar öznesi bu soruşturmaların. Ama işleyişteki muhteşem uyumu gözden kaçırmayalım. Asılsız ispatsız kanıtsız iddialar, bu iddialara dayanarak tutuklamalar, neyle nasıl suçlandığını dahi bilmeyen sanıklar, binlerce sayfalık iddianamelerin altında hapiste geçen aylar, yıllar...
Hukuk bitmiştir. Keyfiyet devri, astığım astık kestiğim kestik devri başlamıştır.
Bunu anlayabiliyor musunuz, hissedebiliyor musunuz? Bu gece birileri sizin evinizi basabilir, sadece bu yazıyı okuduğunuz için sizi iki sene gözaltında tutabilir; ardından da yüzlerce sayfalık bir iddianamede, bilgisayarınızdaki şarkıların isimlerinden pantolonunuzun rengine kadar envai çeşit kanıtla karşı karşıya kalabilirsiniz.
  1. Tabiat Kanunu ya da "Doğa kanunlarıyla ülke yönetmek"
AKP'nin yeni yumurtası Tabiat Kanunu der ki, geçmişte doğal sit alanı ilan edilmiş alanların statülerini iptal ediyoruz, doğal sit ilan etme yetkisini de Çevre ve Orman Bakanlığı'na veriyoruz.
Yani der ki, geçmişin hukuku bizi bağlamaz, buralar böyle komple bizimdir, dilediğimiz gibi at koştururuz. Yani der ki; hukuk biziz, biz ne dersek o olur, siz bir kenara çekilin şöyle oturun uslu uslu oynayın bakayım.
Talanı gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz? Abartılı bir benzetme olarak, evinize girip saksınızdaki çiçeği "buradan boğaz köprüsü/sahil yolu geçecek" diye kesen devlet memurları hayal edesim geliyor, hükümetin aklına girmekten korkuyorum.
  1. Hukuksuzluk tek geçer akçe oldu ya da "Para para para..."
Daha önceden fark edenler vardır, ama altını çizmekte fayda var: Hukuk bitmiştir. Hukuk mücadelesi, arkadaşlar arasında yapılacak bir şakaya dönüşmüştür.
Burjuvazi hükümetleri, hiçbir zaman bu kadar azgınlaşmamıştı. Yani, burjuvazinin azacağı varsa darbe falan bir şeyler ayarlar, yolunu bulur. Ama bu kadar arsızca, bu kadar "önümüze çıkana bin tekme" bir parlamenter politika görülmüş şey değil.
"Yasallık", bizzat yasama organı tarafından devre dışı, konu dışı bırakılmıştır.
  1. Mücadeleye davet ya da "... Ya Barbarlık!"
Bizi kendi hak anlayışımız bağlar. Tüm mücadelemizi sil baştan düşünme zamanı geldi de geçiyor. Hukuk bitti; dava kazanmakla hidroelektrik santral durdumak arasında -değil politik ya da hukusal- mantıksal bir bağıntı bile kalmadı artık.
Durdurmadığımız baraj durmayacak. Adalet ve Kalkınma Partisi hükmettikçe adalet beklemede tutulacak.
Burjuvazi gemi azıya aldı. Tüm politik taktiğini rest çekme üzerine odakladı. Bunu bir davet olarak alalım. Artık mücadelenin kuralları değişti. Daha doğrusu; kural kalmadı. Demek ki artık oyunun kurallarını biz koyabiliriz.