Günde Sadece Bir Liraya Ahlaklı Bir İnsan Olma Fırsatı



Televizyonda bir kutup ayısı, kredi kartı faturanı internetten alırsan iklim değişimini durdurmaya katkı koyacağını söylüyor. Devasa bir reklam panosu, Türkiye'nin çöl olmaması için bir vakfa bilmem kaç lira para yatırmanı öğütlüyor. Kahveci, 'adil ticaret' uyguladığı için daha yüksek fiyatla satış yapıyor. Süpermarkette diğer her şeyden ayrı bir reyonda organik sertifikalı gıdalar, diğerlerinden birkaç kat pahalıya satılıyor.

Satın almamız söyleniyor.

“İyi olma”yı satıyorlar.

“Daha iyi bir dünya”yı satıyorlar.

Üstelik bu gittikçe kronik bir hal alıyor. Van'a bağış gönderince içi rahatlayan insan var. Uçak bileti alırken opsiyonel ekstra ücreti ödeyerek doğaya verdiği zararı telafi ettiğini sanan insan var. Türkiye'de erozyonu yılda 20 TL ödeyerek önleyebileceğini düşünen çevreci var. Şu değil o kahveyi içip üç lira fazla ödeyince daha adil bir ticarete katkı koyduğunu düşünen, hatta aynı kahveyi almayan yanındaki arkadaşını duyarsızlıkla eleştiren öğrenci var.

Çünkü formül belli: Daha iyi bir dünya, siyasi değil, ticari bir tercihtir. Dünyadaki adaletsizlikler, acılar, felaketler, birtakım şeylere eskisinden daha fazla ödersek önlenebilir. İnsan politik bir canlı değildir. İnsan ticari bir canlıdır. İnsanın tek toplumsal faaliyeti, tüketici kimliğiyle gerçekleşir.

Neoliberalizmin ahlakı budur. Kapitalizmin kültürü budur.

Kapitalizm, nesneleri göremez. Nesneleri paraya ve metaya çevirir; ve ancak parayı ve metaları görebilir.

Bu yüzden mesela küresel iklim değişiminin etkilerinin ayrıntılı bir bütçesi vardır. Çünkü kapitalizm için haftalarca süren bir tayfunda tüm yakınlarını, evlerini, tarlalarını kaybeden yüz binlerce insan yoktur; olsa olsa ortadan kalkan gayri mülklerin, tamir edilmesi gereken altyapının ve satın alma gücü ortadan kalkan tüketicilerin ekonomik maliyeti vardır.

Ya da mesela dünyada açlığı bitirmenin kaç paraya mal olacağı en ince detaylarına kadar hesaplanmıştır. Ne sömürgecilik, ne petrol rafineleri sebebiyle yaşam olanaklarından edilen Afrikalılar, ne emperyalizm, ne de şu ya da bu sebeple yurtlarından edilip kentlerin çeperlerine doluşan yoksullar vardır. Kapitalizm için, x miktarda karbonhidrat, y miktarda protein, z miktarda elektrik satın alamayan bireyler vardır. Ve bu bireylerin bu x, y, z miktarlarında mevzu bahis şeyleri alması için gereken yegane şey, bizim alışveriş merkezindeki o kutuya elimizdeki bozuklukları atmamızdır.

Çünkü kapitalizm için tek değer, metaların değişim değeridir; tek ahlak, piyasanın ahlakıdır.

Böylece, kapitalizmin insanı, kendini yalnızca ve sadece “ödeme yaparak” ifade eder. Kapitalizm bundan başka bir seçeneği anlayamaz.

Demek ki Gezi ayaklanması olsa olsa faizlerin yükselmesini isteyen bir dış mihrakın işi olabilir. Demek ki hidroelektrik santral inşaatını protesto eden köylüler ülkenin kötülüğünü istiyor olmalıdır.

Bu satırlar yazılırken Brezilya'da Dünya Kupası oynanıyor. Evlerinden (çoğunlukla silah zoruyla) çıkarılan 250 bin kişi ve onlarla dayanışan daha da fazlası, polisin gerçek mermi dahi kullandığı protestolarda hakkını arıyor. Futbol hayranlığıyla bilinen Brezilyalılar, sosyal yatırımlar yerine stadyumlara ayrılan bütçeyi, kendilerine hiçbir şey danışmadan proje yazan sonra da günün birinde kapısını çalıp “Evinizi terk etmeniz gerekiyor, bu binalar yıkılacak.” diyen belediyeyi sorguluyor, eleştiriyor. Oysa karşılarındaki muhattap, onların söylediklerini anlamıyor bile: “Piyasa karar verdi. Burada sizlerin değil zenginlerin yaşaması gerekiyor.”

Anlamıyor derken; gerçekten, tüm boyutlarıyla, bütün açılardan, olayı kavramsallaştıramadığını kast ediyorum. Parasal olarak ifade edilmeyen bir sorun veya çözümü bilişsel olarak anlamlandıramadığını söylüyorum.

Metaların dünyası, insanların cehennemidir. Kapitalizmin kurduğu “ulusal zenginlik ile halkın yoksulluğu arasındaki özdeşlik”1 yerine özgür insanların dünyasını inşa etmek isteyenler ise, metaların insanlar aracılığıyla ilişkileri yerine gerçek insanlar arasında gerçek ilişkiler kurulan alternatifler düşünmeye çoktan başladı bile: takas pazarları, işgal evleri, komünal yaşam deneyimleri, özgür yazılım, kolektif oluşturulan internet ansiklopedileri ve daha niceleri.


1Karl Marx, Kapital, 1. Cilt, 27. Bölüm.

[Bu yazı, Özgür Gençlik dergisinin Temmuz-Ağustos 2014 tarihli 14. sayısında yayınlandı.]